Gönderen Konu: Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü  (Okunma sayısı 12789 defa)

VTI

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #50 : Kasım 21, 2005, 06:25:33 ÖÖ »
hendrik bunların yanında jilet dağıtıyon mu baba :D :D :D

olmuyo böle kuru kuru :D :D

içten yıktın bizi be kardeşim  :cool:



Bimmer

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #51 : Kasım 21, 2005, 08:57:49 ÖÖ »
Yalanları en çabuk fark edenler,yaLancılardır.Bir işi en iyi uygulayıcıları bilir.Bu yüzden yalanları derhal sezenler pek masum sayılmamalılar.Zarif bir şekiL aldanmayı biLmek ve yeri geldiginde kanmak,hem daha üstün bir hüner hemde daha yüksek bir erdemdir.

AudioGarage

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #52 : Kasım 21, 2005, 09:42:33 ÖÖ »
Alıntı yapılan: "Bimmer"
Yalanları en çabuk fark edenler,yaLancılardır.Bir işi en iyi uygulayıcıları bilir.Bu yüzden yalanları derhal sezenler pek masum sayılmamalılar.Zarif bir şekiL aldanmayı biLmek ve yeri geldiginde kanmak,hem daha üstün bir hüner hemde daha yüksek bir erdemdir.


mükemmel...

VTI

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #53 : Kasım 21, 2005, 09:52:22 ÖÖ »
hendrik

filozofluğa 5 var :D :D

Bimmer

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #54 : Kasım 21, 2005, 01:21:14 ÖS »
Alıntı yapılan: "VTI"
hendrik

filozofluğa 5 var :D :D


Yakında ericem :p

VTI

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #55 : Kasım 21, 2005, 01:26:47 ÖS »
:cool:  :D :D

HONDA

  • Ziyaretçi
Mona Roza (Sezai Karakoç)
« Yanıtla #56 : Kasım 22, 2005, 10:04:23 ÖÖ »
Mona Roza

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek..

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nisan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Birgün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

Sezai Karakoç

Bimmer

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #57 : Kasım 24, 2005, 11:23:17 ÖS »
Bir kişiye gerektiğinden fazla değer verirsen ya onu kaybedersin ya da kendini kahredersin..

Captain Black

VTI

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #58 : Kasım 25, 2005, 06:38:12 ÖÖ »
ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim
 8)

Bimmer

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #59 : Kasım 25, 2005, 08:06:38 ÖÖ »
dün gece kaçta yattın?
yatmadan önce beni düşündün mü?
şuan rüyanda ne görüyosun?
ya da rüya görüyo musun?  
rüya ne gerçek olan ne?
içinde bi boşluk mu var?
o boşluğun derinliklerinde boğuyo musun beni?
neden kesiliyo nefesim?
seni bi daha ne zaman göreceğim?
ne zaman kollarında güzel bi film izleyeceğim?
ne zaman tutucaksın elimden?
beni ilk gördüğünde gözlerime bakıcak mısın?
yoksa susucakmısın yine?
konuşmayı bilmezmisin?
benim gibi herşeyi merak etmez misin?
ne biçimsin?  
bilmiyorum.
günden güne çaresizleştiğimi hissediyorum.
gözlerim kapalı ben bişey görmüyorum.
sen artık uyuma! gerçek ne rüya ne
ben hiç bilmiyorum.

XAOS

  • İleti: 297
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #60 : Aralık 02, 2005, 09:37:13 ÖÖ »
özgürsün
inansınlar ki, çok samimisin..
her seyi görüyosun..
asla salak degilsin ..bilsinler..
bakmadıklarını duyuyorsun, duymasan da hissediyorsun..
cünkü herkes arkadasın..ilk kez görsen bile..
dur diyorsun..müzik evin oluyor. hislerin..sırdasın..dostun..
hayat ne kadar da güzel..sen varsın ve kendini yasıyorsun..
anlamsız hersey anlam kazanıyor..
kurulmamıs cümleler çalar saat gibi kuruluyor..
annen var biyerlerde seni bekleyen..
sesli düsünüyorsun..yoksa bos mu konusuyosun?!..
kısa, keskin, net, cümleler..
kendini dinlersen, kapatırsın biliyorsun..
anlamsız bir hızın var..sıgmayan bir enerjin..
yorulmuyosun..sınırın yok..
için titriyor..kemiklerin, damarların, kasların, etlerin..
sempatiyi misyon edinmis gibi görünüyosun..
birileri su an nerelerde napıyor acaba..
kaybedicem korkusu..yazdıklarını, sevdiklerini..
anlatılanları..anlatılmak istenenleri..
nefesin mi daralıyo? engel olamıyomusun?
su içmelisin bence..
güzel olan hersey hep bu kadar yalan mıdır..
çirkinler hep olması gereken yararlar mıdır..
nerde kaldı sorularının cevabı..
hep mi mutsuzluk güç tür?
can sıgmaz mı hiç bedene?
can mı dayanır bu sisteme..
istemez mi geçmek duvarları.hep sınırlı..
neden hep merak bi adım ezik kalıyo hayatın içinde..
salak olan hersey sempatık gibi..
atesin var mı? atesin varmıs gibi..
hareket olan yerde bereket varmıs gibi..
yoksa bi kösede ömür boyu mutlu mu yasamıştı..
seni çeken bir seyler mi var?
asi bi kuklamısın yoksa!


HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #61 : Aralık 09, 2005, 04:29:18 ÖS »
Bir şeyler Yazdım AŞK'a

bir roman yazdım aşka
senin için
aşkın için..
ne bir başkası var bu romanda ne de ben..
sadece sen varsın..
unuttum,bir de gözlerin..

bir şiir yazdım aşka..
kalbin var içinde
ve benim kalbim..
okumakla bitmez bir şiir bu..
sevdikçe uzayan..

bir duygu besledim sana..
hergün çoğalan..
unut dedikçe bağlanan..

ve ben aşığım sana..
hergün ağlatacak kadar fazla..
unutamayacak kadar içimde..
kaybedemeyecek kadar sevgiyle bağlandım..
kaybetmeye gücüm yetemeyecek kadar çok sewdim..
ben sana git desemde dilim söyler bunu...
ben sana gel desem bil ki yüreğim çağırır ellerini ellerime ve kalbimi kalbine...

gelmelisin şimdi,mecbur değilsin belki..
ewet sevmek zorunda değilsin..
ama bilmek zorundasın..
seni ne kadar çok sewdiğimi..

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #62 : Aralık 20, 2005, 12:56:37 ÖS »
- Kadin var tasi as yapar, kadin var asi tas yapar.

- Ata nal çakildigini görmüs, kurbaga da ayaklarini uzatmis.

- Kusuru söylenmeyen adam, ayibini hüner sanir.

- Arazi eve yakin, at yere yakin, avrat ere yakin olmali.

- Kartal sinek avlamaz, köpek kusa havlamaz; akli olan gelin, kaynanaya hirlamaz

- Susmak, dayanilmasi çok güç bir cevaptir.

- Para; çogu kapiyi açar, ama, kilitleyemez.

- Cahil savas davuluna benzer; sesi çok, içi bostur

- Kar kuytuda, para pintide eglesir.

- Askin nevi bir, taklidi bin türlüdür.

- Ask kizamik hastaligi gibidir; insan ne kadar geç yakalanirsa, o kadar agir geçirir.

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #63 : Aralık 20, 2005, 12:57:46 ÖS »
· Taş devri taşlar tükendiği için değil, kafalar değiştiği için sona ermiştir.

· Bilgin ne kadar geniş olursa olsun, ancak karşındakinin anlayabileceği kadar anlatabilirsin.

· Erdem, çıkarların çarpıştığı yerde belli olur.

· Çözümde görev almayanlar, sorunun bir parçası olurlar.

· Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.

· Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.

· İnsanın cahil olduğunu bilmesi, bilgiye atılmış ilk adımdır.

· En sağlam zincir, en çürük halkası kadar sağlamdır.

· Hedefsiz gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.

· Basit bir insanın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir insanın tembelliğinden daha değerlidir.

· Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.

· Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız, ne yaptığınızın önemi yoktur.

· Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.

· Zor iş zamanında yapmadığımız kolay işlerin birikmesiyle oluşur.

· Şans hazırlıklı olan zekayı tercih eder.

· Başarının sırrı, ısrarla istemektir.

· Herkesin işi demek, hiç kimsenin işi demektir.

· Bilginin efendisi olmak için, çalışmanın kölesi olmak şarttır.

· Bildiğimizi zannetmemiz, öğrenmemizin en büyük düşmanıdır.

· Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir.

· İnsana aradığı şeye göre değer biçilir.

· Kabul edilen yanlışlık, kazanılmış zaferdir.

· Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.

· Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir.

· İnsanlar rakamlara benzer, durumlarına göre değer kazanırlar.

· Kelimeler cama benzerler, görmeye yardım etmedikleri zaman görüşe engel olurlar.

· Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.

· Haklarımız, görevlerimizi yerine getirdikçe artar.

· Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar.

· Kim daha korkak? Karanlıktan korkan çocuk mu yoksa aydınlıktan korkan büyük mu?

· Çevrelerine uymak için kendilerini yontanlar, tükenip giderler.

· En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır.

· Kuru pantolon ile balık tutulmaz.

· Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştıramayan okçudan daha başarılı değildir.

· Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.

· Sahipsiz olan memleketin batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.

· Tilki iyi tanıyor diye, kümese bekçi yapılmaz .

· En çok hoşumuza giden insan, kendimize benzettiğimiz insandır.

· İnsana olanlar değil, o insanın içinde olanlar önemlidir.

· Dostlarınla öyle yaşa ki düşman olduğunda hakkında söyleyecek sözleri olmasın. Düşmanlarınla öyle yaşa ki dost olduğunda yüzün kızarmasın.

· Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır.

· İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.

· İşler asla zor değildir. Yeter ki onları küçük parçalara bölebilelim.

· Bir liderin en önemli görevi, umudu yaymaktır.

· Size istediğim şeyi yaptırmamın tek yolu, size istediğiniz şeyi vermektir.

· Adalet güçlü, güçlüler de adil olmalıdır.

· Mucize, enerjinizi korkularınıza değil, rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.

· Rüyaları gerçekleştirmenin en kestirme yolu, uyanmaktır.

· Övgü; iyi adamı daha iyi, kötü adamı daha kötü yapar.

· Çağları tanımak istiyorsanız, çağların alkışladıklarına bakın.

· Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır.

VTI

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #64 : Aralık 20, 2005, 02:40:45 ÖS »
hepsi süper

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #65 : Aralık 21, 2005, 12:09:35 ÖS »
Söylenen tüm sözler, yazılan bütün yazılar sana dair.

Yapılan bütün besteler senin için, dinlediğim bütün şarkılarda hep sen varsın. Ve bütün bu ağaçlar, bu deniz, bu rüzgar, bu yağmur senin için...

Bir teselli ver
Kırılan gururuma
Bir tebessüm et,
Unutursun zamanla

Sana ait ya bütün yaşadığım güzellikler, bütün çirkinliklerse senin güzelliğinin onayı için. Bu koca evren, evrende her ne varsa senin için. Bu deniz kenarı, kayalara vuran dalgalar ve aşık olduğum yosun kokusunda bile hala sen varsın...

Yine dalmışım
Aynada yüzüm ağlar
Yine dalmışım
Elimde fotoğraflar

Diğer tüm insanlar senin için nefes alıyorlar, sadece senin için kendilerine verilen rolleri oynuyorlar bu dünyada. Kırmızı ışıkta mendil satan çocuk da bıçağı bileyen amca da balkonda halı yıkayan teyze de ana kahramanı sen olan bir romandaki kahramanlar sadece.

Yine aylardan Kasım
Sanki sende kaldı bir yarım
Her nefesim her anım
Sanadır Can'ım......

İstediklerine sahip olduğunda yüzünde oluşan gülümseme yaşama nedenim, olmadığında gözündeki yaş ise benim, akıyorum damla damla... Anlasana...

Yine aylardan Kasım
Sanki sende kaldı bir yarım......

Bil ki hala her gece; ruhuma bıraktığın sızı ve bana o gülümseyerek bakan yüzünün hayaliyle beraberim...

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #66 : Aralık 21, 2005, 12:10:45 ÖS »
Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "herşeyde".

Can Yücel

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #67 : Aralık 23, 2005, 10:00:42 ÖÖ »
Sen Aslında Hiç Sevmedin

--------------------------------------------------------------------------------

Sen hiç sevdin sevildin mi?
Geceleri onu düşünüp göz yaşı döktünmü
Ve keşkelerle başlayıp acabalarla devam ettin mi
Sen aslında hiç sevmedin sevdiğini zannettin

Sen hiç sevdin sevildin mi?
Hiç ayrılmasaydık şimdi yanımda olsaydı
Yine eskisi gibi elele göz göze otursaydık dedin mi
Sen aslında hiç sevmedin sevdiğini zannetin

Sen hiç sevdin sevildin mi?
Telefonu her aldığında acaba şimdi ne yapıyor
Beni düşünüyor mu dedin mi
Sen aslında hiç sevmedin sevdiğini zannetin

Dilerim ki bundan sonra öyle birini bul ki
Seni seviyorum dediğinde için kıpır kıpır olsun
Ve gerçekten o kişiyi sev ama bu sefer
Sevdiğini zannetme delice sev ve vazgeçme

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #68 : Aralık 23, 2005, 10:01:28 ÖÖ »
Tesellİ

--------------------------------------------------------------------------------

Gönlüme bir isik dogmasin varsin,
Bir zaman avutur bu hatiralar.
Duygular her gece göge uzansin.
Bir zaman avutur, bu hatiralar.

Ne yesil, ne mavi, ne dagda beyaz,
Ne bir haber sal, ne bir mektup yaz,
Saçlara yürüsün kir, belki biraz.
Bir zaman avutur, bu hatiralar.

Gölgeler düstükçe gözler üstüne,
Vurulan olur mu o sen hüsnüne,
Bilemedim, su zamanin kasti ne,
Bir zaman avutur bu hatiralar.

Üzülme güzelim geçse de çagin,
Gün dogunca erir, karlari dagin,
Ürün verir belki muhabbet bagin,
Bir zaman avutur bu hatiralar.

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #69 : Aralık 24, 2005, 02:15:04 ÖS »
Ne de Sen Gül Bir Daha

Bu sevdanın akamadık suyuna
Hırpalandık acı çektik boyuna
El sözüyle adım adım oyuna
Ne gelirim ne de sen gel bir daha

Bilemedik aşkımızın suçu ne
Uyamadık ne şekil ne biçime
Bundan sonra bu bahçenin içine
Ne girerim ne de sen gir bir daha

Bir yuvayı kuramadık beraber
Kuşlar kadar olamadık ne haber
İster öldür istersen gel derman ver
Ne gülerim ne de sen gül bir daha

Taştan taşa vurdum garip başımı
Haramiler zehir etti aşımı
Sel olsada gözlerimin yaşını
Ne silerim ne de sen sil bir daha

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #70 : Aralık 30, 2005, 02:12:40 ÖS »
Gitmeler...

Gitmek...
Çekip gitmek..
Alıp başımı çekip gitmek...
Ardına bakmadan...

Gitmenin o ilk günü önemli olan
Elveda denilen, hayatın birinci katılımı için son, ikinci katılımı için ilk gün.

Ne güzel bir kelime aslında…
Gitmek... sıyrılıp gitmek...

Doğduğumuzdan bu yana, hiç sorgulamadan
uyum sağlamak zorunda olduğumuz kurallar içinde yontularak büyütülüyoruz.
Anne kucağından, ilk okul sıralarına...
üniversite, evlilik, çoluk çocuk, iş... iş... iş...
Koşarak büyüyor koşarken evleniyor çoğunluğumuz...
 

Ve günün birinde sadece bir nefes almak için durduğumuzda
kendimize soruyoruz....
Kim bunlar? Ben kimim?
Ne yaşadım?
Neler yapmak isterdim ? Neler yaptım?
Kim…? Kiminle...?
Ne…?
Nereye...?
Geriye dönüp baktığımızda, yaşanılan sadece bir hiç.
O kadar iyi yontulmuşuz ki torna masalarında,
karşıtını düşünmemize izin bile vermiyor, ne çevremiz ne de kendi içimiz..

Zaman...
Zaman ve gitmek...
Zamanın tek hükmedemediği şey sanırım « gitmek »
Sıyrılıp gitmek...

« gitmek demiştin ya
kalktım gittim
uzakları denedim
çekmişken üstüme bembeyaz örtüleri
sıyrıldım gittim

lakin
belleğim zalim
yanımda götürdüğüm
yalnızca hüzün »

Belleğimin katili olmak isterdim…

Atilla Ate

VTI

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #71 : Aralık 31, 2005, 07:51:08 ÖÖ »
baba süper sonuncusu

HONDA

  • Ziyaretçi
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #72 : Aralık 31, 2005, 09:19:36 ÖÖ »
www.atillaate.com

Tarzı çok iyi bencede tavsiye ederim girin dolaşın bi...  8)

ALG

  • İleti: 6375
    • THT
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #73 : Aralık 31, 2005, 01:50:11 ÖS »
Kuvâyi Milliye - Başlangıç

Onlar


Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvâsına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Demir,
kömür
ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.

En bilgin aynalara
en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için :
zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
denildi.

ALG

  • İleti: 6375
    • THT
Güzel Sözler - Şiirler - Günün Sözü
« Yanıtla #74 : Aralık 31, 2005, 01:51:33 ÖS »
Kuvâyi Milliye - İkinci Bap

Yıl Yine 1919
Ve
İstanbul'un Hâli
Ve
Erzurum Ve Sivas Kongreleri
Ve
Kambur Kerim'in Hikâyesi


Biz ki İstanbul şehriyiz,
Seferberliği görmüşüz :
Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin,
vagon ticareti, tifüs ve İspanyol nezlesi
bir de İttihatçılar,
bir de uzun konçlu Alman çizmesi
914'ten 18'e kadar
yedi bitirdi bizi.
Mücevher gibi uzak ve erişilmezdi şeker
erimiş altın pahasında gazyağı
ve namuslu, çalışkan, fakir İstanbullular
sidiklerini yaktılar 5 numara lâmbalarında.
Yedikleri mısır koçanıydı ve arpa
ve süpürge tohumu
ve çöp gibi kaldı çocukların boynu.
Ve lâkin Tarabya'da, Pötişan'da ve Ada'da Kulüp'te
aktı Ren şarapları su gibi
ve şekerin sahibi
kapladı Miloviç'in yorganına 1000 liralıkları.
Miloviç de beyaz at gibi bir karı.
Bir de sakalı Halife'nin,
bir de Vilhelm'in bıyıkları.

Biz ki İstanbul şehriyiz,
güzelizdir,
dört yanımız mavi mavi dağdır, denizdir.
Öfkeli, büyük bir şair :
«Ey bin kocadan arta kalan bilmem neyi bakir»
demiş
bize
ve bir başkası,
yekpare Acem mülkünü fedâ etti bir sengimize.

Biz ki İstanbul şehriyiz,
işte, arzederiz halimizi
Türk halkının yüce katına.
Mevsim yazdır,
919'dur.
Ve teşrinlerinde geçen yılın
dört düvele teslim ettiler bizi,
gözü kanlı dört düvele
anadan doğma çırılçıplak.
Ve kurumuştu
ve kan içindeydi memelerimiz.

Biz ki İstanbul şehriyiz,
Fransız, İngiliz, İtalyan, Amerikan
bir de Yunan,
bir de zavallı Afrika zencileri
yer bitirir bizi bir yandan,
bir yandan da kendi köpek döllerimiz :
Vahdettin Sultan,
ve damadı Ferit
ve İngiliz muhipleri
ve Mandacılar.

Biz ki İstanbul şehriyiz,
yüce Türk halkı,
malûmun olsun çektiğimiz acılar...

919 Temmuzunun 23'üncü günü
pek mütevazı bir mektep salonunda
in'ikad etti Erzurum Kongresi.

Erzurum'un kışı zorludur balam,
tandırında tezek yakar Erzurum,
buz tutar yiğitlerinin bıyığı
ve geceleyin karlı ovada
kaskatı katılaşmış, donmuş görürsün karanlığı.

Erzurum'da kavaklar, balam,
Erzurum'da kavaklar tane tane,
kavaklarda tane tane yapraklar.
Ve terden ve toz dumandan ve sinekten geçilmez
Erzurum'da yaz gelip de bastı mıydı sıcaklar.

Erzurum'un düzdür, topraktır damı.
Erzurum güzelleri giyer, balam,
incecik ak yünden ehramı.
Yürek boynun büker, balam,
Erzurumlu türkülere.
Halim selimdir Erzurum'un adamı
ve lâkin dönmesin gözü bir kere!...

Erzurum'da on dört gün sürdü Kongre :
orda, mazlum milletlerden bahsedildi
bütün mazlum milletlerden
ve emperyalizme karşı dövüşlerinden onların.

Orda, bir Şûrayı Millî'den bahsedildi,
İradei Milliyeye müstenit bir Şûrayı Millî'den.
Buna rağmen,
«Âsi gelmiyelim» diyenler vardı,
«makamı hilâfet ve saltanata.»
Hattâ casuslar vardı içerde.

Buna rağmen,
«Bütün aksâmı vatan birküldür» denildi.
«Kabul olunmaz,» denildi,
«Manda ve Himaye...»

Buna rağmen,
İstanbul'da birçok hanımlar, beyler, paşalar,
Türk halkından kesmişlerdi umudu.
Yağdırıldı telgraflar Erzurum'a :
«Amerikan mandası altına girelim,» diye.
«İstiklâl, diyorlardı, şâyanı arzu ve tercihtir, amma
bugün bu, diyorlardı, mümkün değil,
birkaç vilâyet, diyorlardı, kalacak elde,
şu halde, diyorlardı, şu halde,
Memâliki Osmaniye'nin cümlesine şâmil
Amerikan mandaterliğini talep etmeği
memleketimiz için en nâfi
bir şekli hal kabul ediyoruz.»

Fakat bu şekli halli kabul etmedi Erzurumlu.
Erzurum'un kışı zorludur balam,
buz tutar yiğitlerin bıyığı.
Erzurum'da kaskatı, dimdik ölür adam,
kabullenmez yılgınlığı...

İstanbul'da hanımlar, beyler, paşalar,
tül perdeler, kravatlar, apoletler, şişeler,
çıtı pıtı dilleri ve pamuk gibi elleri
ve biçare telgraf telleri
devretmek için Amerika'ya Anadolu'yu
şöyle diyorlardı Erzurum'dakilere :
«Bizi bir başımıza bıraksalar,
tarafgirlik, cehalet
ve çok konuşmaktan başka müspet
bir hayat kuramayız.
İşte bu yüzden Amerika çok işimize geliyor.
Filipin gibi vahşi bir memleketi adam etti Amerika.
Ne olacak,
Biz de on beş, yirmi sene zahmet çekeriz,
sonra Yeni Dünya'nın sayesinde
İstiklâli kafasında ve cebinde taşıyan
bir Türkiye vücuda geliverir.
Amerika, içine girdiği memleket ve millet hayrına
nasıl bir idare kurduğunu
Avrupa'ya göstermek ister.
Hem artık işi uzatmağa gelmez.
Çok tehlikeli anlar yaşıyoruz.
Sergüzeşt ve cidâl devri geçmiştir :
Türkiye'yi, geniş kafalı birkaç kişi belki kurtarabilir.»

4 Eylül 919'da toplandı Sıvas Kongresi,
ve 8 Eylülde
Kongrede bu sefer
yine ortaya çıktı Amerikan mandası.
Ak koyunla kara koyunun
geçitte belli olduğu günlerdi o günler.
Ve İstanbul'dan gelen bazı zevat,
sapsarı yılgınlıklarıyla beraber
ve ihanetleriyle birlikte
bir de Amerikan gazeteci getirmiştiler.
Ve Erzurumlulardan ve Sıvaslılardan ve Türk milletinden çok
işbu Mister Bravn'a güveniyorlardı.
Bu zevata :
«İstiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz efendiler!»
denildi.
Fakat ayak diredi efendiler :
«Mandanın, istiklâli ihlâl etmiyeceği muhakkak iken,»
dediler,
«Herhalde bir müzâherete muhtacız diyorum ben,»
dediler,
«Hem zaten,»
dediler,
«birbirine mani şeyler değildir
istiklâl ile manda.
Ve esasen,»
dediler,
«müstakil kalamayız böyle bir zamanda.
Memleket harap,
toprak çorak,
borcumuz 500 milyon,
vâridat ise 15 milyon ancak.
Ve Allah muhafaza buyursun
İzmir kalsa Yunanistan'da
ve harbetsek,
düşmanımız vapurla asker getirir.
Biz Erzurum'dan hangi şimendiferle nakliyat yapabiliriz?
Mandayı kabul etmeliyiz, hemen,»
dediler.
«Onlar dretnot yapıyor,
biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz.
Hem, İstanbul'daki Amerikan dostlarımız :
Mandamız korkunç değildir,
diyorlar,
Cemiyeti Akvam nizamnamesine dahildir,
diyorlar.»

Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul'dan gelen zevat.
Sıvas, mandayı kabul etmedi fakat,
«Hey gidi deli gönlüm,»
dedi,
«Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
ya İSTİKLAL, ya ölüm!»
dedi.

Kambur Kerim de böyle dedi aynen.
Adapazarlıydı Kambur Kerim.
Seferberlikte ölen babası marangozdu.
Seferberlik denince aklına Kerim'in :
çok beyaz bir yastıkta kara sakallı bir ölü yüzü,
Fahri Bey çiftliğinde patates toplayıp
kaz gütmek,
mektep kitapları
ve bir de saçları altın gibi sarı
fakat alnı çizgiler içinde anası gelir.
335'te Kerim Eskişehir'e gitti,
mektebe, teyzelerine ve dayısına.
Dayısı şimendiferde makinistti.
Düşman elindeydi Eskişehir.
Kerim on dört yaşındaydı,
kamburu yoktu.
Dümdüzdü fidan gibi
ve dünyaya meraklı bir çocuktu.
Dayısı sürmeğe gittiği günler şimendiferi
Kerim'e ekmek vermediğinden teyzeleri
(çok uzun saçlı, ihtiyar iki kadın)
Hintli askerlerle dost oldu Kerim.
Bunlar
(şaşılacak şey)
Türkçe bilmeyen
ve siyah sakalları, siyah gözleri parlak,
avuçlarının üstü esmer, içi ak
ve tel örgülerin üzerinden
Kerim'e bisküviti kutularla atan amcalardı.
Kocaman bir ambarları vardı,
Kerim içinde oynardı.
Ambarda nohut çuvalları, bakla, kuru üzüm,
(şaşılacak şey,
katırların yemesi için)
ve sonra cephane sandıklarıyla silahlar.
Bir gün dedi ki makinist dayısı Kerim'e :
«Ambardan silâh çalıp bana getir,
gâvura karşı koyan zeybeklere göndereceğim.»
Ve ambardan silâh çaldı Kerim :
bir
bir tane daha
beş
on.
Aldattı Hindistanlı dostlarını
zeybekleri daha çok sevdiğinden.
Zaten çok sürmedi, parlak kara sakallı amcalar gitti,
Kerim geçirdi onları istasyona kadar.
Ertesi gün Lefke köprüsünü atıp
zeybekler gelince Eskişehir'e
dayısı Kerim'i elinden tutup
verdi onlara.
Ve işte o günden sonra
bugüne kadar
kahraman bir türküdür ömrü Kerim'in.
Eskişehir'den alıp onu
«Kocaeli Grubu» paşasına götürdüler.
Çatık kaşlı, yüzü gülmez bir paşaydı bu.

Çabucak öğrendi Kerim ata binmeyi,
sığırtmaç olmayı
-zaten bilgisi vardı bunda-
kayalardan genç bir keçi gibi inmeyi,
gizlenmeyi ormanda.
Ve bütün bu marifetleriyle Kerim
kaç kere ölüme bir kurşun atımı yaklaşarak
ve «Geçmiş olsun» dedikleri zaman şaşarak
düşman içinden geçip getirdi haber
götürdü haber.
Onu namlı bir «kaptan» gibi saydı çeteler,
bir oyun arkadaşı gibi sevdi çeteleri o.
Ve bir fidan gibi düz
bir fidan gibi cesur
bir fidan gibi vaadeden bir çocuğun
sevinçle oynadığı bu müthiş oyun
sürdü 1337'ye kadar...

Kocaeli ormanı gürgen ve meşeliktir :
yüksek
kalın.
Gökyüzü gözükmez.
Durgun bir geceydi.
Hafif yağmur yağmıştı biraz önce.
Fakat ıslanmamış ki yerde yapraklar
karanlıkta hışırtılarla yürüyordu beygiri Kerim'in.
Solda
ilerde
tepenin eteğinde ateş yanıyordu :
«Tekneciler» diye anılan
gâvur çetelerinin olmalı.
Dallardan damlalar düşüyordu Kerim'in yüzüne.
Beygirin başı gittikçe daha çok karanlığa giriyor.
İpsiz Recep'in yanından dönüyordu Kerim.
Kâatlar götürmüş
kâatlar getiriyor.
Birdenbire durdu beygir,
heykel gibi,
-Tekneciler'in ateşini görmüş olacak-
sonra birdenbire dörtnala kalktı.
Şaşırdı Kerim.
Dizginleri bıraktı.
Sarıldı beygirin boynuna.
Deli gibi gidiyordu hayvan.
Çocuğa art arda çarpıyordu ağaçlar.
Meşeleri ve gürgenleriyle orman
karanlık bir rüzgâr gibi geçiyor iki yandan.
Kim bilir kaç saat böyle gidildi.
Orman bitti birdenbire.
-Ay doğmuş olacak ki ortalık aydınlıktı-
Ve Kerim aynı hızla geldiği zaman
Armaşa'nın altında Başdeğirmenler'e
beygir ansızın kapaklandı yere,
tekerlendi Kerim.
Doğruldu.
Ve aklına ilk gelen şey
saatına bakmak oldu.
Kırılmıştı camı.
Bindi beygire tekrar.
Hayvan topallıyordu biraz.
Uslu uslu yola koyuldular.
Sol kulağı kanıyordu Kerim'in,
Kirezce'ye geldiler
(Sapanca'yla Arifiye arası),
Kerim durdu,
Biraz zor nefes alıyordu.
Geyve'ye girdi ertesi akşam.
Beli o kadar ağrıyordu ki
inemedi beygirden
indirdiler.
Kerim'i bir yaylıya bindirdiler.
Adapazarı.
Sonra belki on gün, belki on beş,
kağnılar, mekkâre arabaları,
sonra, gitgide daralan nefesi,
Yahşıhan,
Konya,
Sile nahiyesi
(burda malûl gaziler için
takma kol ve bacak yapılıyordu),
ve nihayet Hatçehan köyünden çıkıkçı Şerif Usta.
Hâlâ rüyalarında görür Kerim
incecik bir yoldan eşekle gelip
üzerine doğru eğilen
bu çiçekbozuğu insan yüzünü.
Usta, ovdu Kerim'i bayıltıncaya kadar.
Sonra, zifte koydu bu kırılmış dal gibi çocuk gövdesini.
Yirmi gün geçti aradan.
Ve sonra bir ikindi vakti ziftin içinden
Kerim'i kambur çıkardılar.